Avrupa'da yıllar boyu, kimi zaman mazi rüzgârının önüne düşerek, kimi zaman anı seline kapılarak derlediğimiz "İzlerimiz", kültür birikimimizin ve tarihimizin büyük bir parçasını oluşturmaktadır. Ayrıca, haklı bir gurur kaynağımızdır. Yer verdiğimiz, dünümüzden kalan her bir hatıra, her bir eser, yüreğimizde, gönlümüzde yer açtığımız sanki birer yârimiz olmuştu. Önce, Vardar'a el vererek yollara düşmüştük. Bu öyle bir yol alıştı ki, yaylardan fırlayan oklar gibiydik... Bu öyle bir kavuşma özlemiyle atılıştı ki, baharda çiçeklenen kırlara kavuşan kuşlar gibiydik... Koca Kosova sahrası, o günkü azmin ve inanışın yeniden canlanmasıyla, sinesini donatan güllerin renk çeşnisinden sanki alev alev tutuşmuştu. Drina, sanki üzerindeki o heybetli, o bakmaya doyulmayan zarafetteki köprüsünü taşımanın harcıyla yoğrulmuştu. Saraybosna, ufkumuzda görününce demişti ki: "Hey, hey, neyin var deli gönlüm neyin, Nerde olsan, tek hasretin Saraybosna senin, Hey, hey Bosna, Bosna, benim sevgili yârim, Senin tek övüncün, şehir, şehir Saraybosna, benim şirin yuvam... " Türk'ün Budin'inden kalma Gül Baba Türbesi, Tuna'nın erguvani renge bürünmüş ufukları altında, dünyada mevcut tüm çekiciliği ve büyüleyici havayı sinesinde toplamıştı. İşte bizi esinleten ne varsa, bizi solutan ne kaldıysa, bu kitapta, her biriyle kaynaşıp, bütünleşeceksiniz. Elinizdeki eser, ilmi havasından arındırılarak, Avrupa'da bıraktığımız anılarımızı yâd etmek, mimari ve sanat eserlerimizi görüp, tanımak, sahip çıkmak için, herkesin rahatça, sıkılmadan okuyabileceği bir el kitabı olabilmesi düşüncesiyle hazırlanmıştır. Şüphesiz onlar, yaşamımızın anlamı, geleceğimizin güç kaynağı olacaklardır. Bu kitabın yayınlanmasında emeği geçen, başta Yayımlar Dairesi Başkanlığı olmak üzere, tüm görevlilere teşekkür ederim.

---