Yazmakta olduğum geniş çapta "Türk İnkılabı Tarihi" adlı eserimi Birinci Genel Savaşın sonuna getirdikten sonra yine geniş çapta bir Atatürk biyografisi yazmayı tasarlamıştım. Böylelikle bu yeni eser ötekinin devamı ve bütünleyicisi olacaktı. Ancak 1958 yılı sonlarında ilk eserin bitmesi için daha iki dolgun cilt varken ve bu işin 2 - 3, belki de daha çok yılımı alacağı anlaşılmışken Atatürk üzerinde hala büyük çapta ayrıntılı bir eserin yazılmamış olmasına pek çoklarının şaşmakta ve bizleri suçlandırmakta olduklarını görmekteydim. Böyle düşünenler diyorlardı ki : "Atatürk'ün yakınında yaşamış olanlar birer birer ölüyor ve bildiklerini mezara götürüyorlar, gelecek kuşaklar bu işi daha güç ve eksik yapacaklardır, sizler ne duruyorsunuz?" Atatürk'ün sağlığında "Türk inkılabı Tarihi" adlı esere başlarken işin ne büyüklükte olacağını, ele ne gibi belgeler geçeceğini bilemezdim ve bu kadar zaman alacağını düşünmemiştim. Buna göre onun devamı olan Atatürk biyografisine de daha erken başlayabileceğimi sanmıştım. Halbuki öyle olmamıştır. Bu gibi etken ve düşünceler dolayısıyla 1958 yılında ilk eseri durdurmaya ve Atatürk biyografisini yazmaya karar verdim. Elde en az belge bulunan bu ilk cildin kapsadığı devre için v ar olan belgelerden elden geldiği kadar faydalanılmaya çalışmakla birlikte, o sıralarda Atatürk'ün en yakın arkadaş olanlarla temasa geçtim, Harp Tarihi Dairesinden de gereken bilgileri istedim. Bu cilt 1960 baharında bitmiş gibiyken iki buçuk yıl hapiste kalmam, çıktıktan az sonra da eserlerimin hazırlanmasında daima bana çok yardımı dokunmuş olan eşim Nazife Bayur'un ölümü onun yayınlanmasını bu zamana kadar geciktirmiştir.

---