Yazar | : | Abdülhak Şinasi Hisar |
Yayın Tarihi | : | 1955 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 99 |
Ölçü | : | 11,5 x 18,5 cm |
Yayınevi | : | Doğan Kardeş Yayınları |
DİVAN şiiri, edebiyatımızın bir has bahçesi gibidir. Bu zaman ve bu iklim içinde her his ve her fikir, klasik bir zevkle duyulur, tıraşide bir üslupla yazılır ve üstadane bir eda ile söylenilirdi. Öyle ki, bu edebiyatı, beş, beş buçuk asırlık şairlerimiz, şiirlerinin kalıpları, vezin ve katiyetleri içine gönüllerinin, ruhlarının seslerini neylere üfler gibi üfleye üfleye büyülemişlerdir. İşte böyle her mısra, erişmek istedikleri kemali bulunca onlar da: "Es'arı böyle söyler üstad söyleyince!' derlerdi. Her mısraları bir icmal olan bu klasik şairler, hiçbir zaman acele ve ihmal ile değil de her zaman dikkat ve itina ile okunmak isterler. Bu şairlerin, beşeri dünyevi hislerle birlikte aşk ve sevdayı da derin derin duydukları görülür. Gönüllerini hemen her zaman bir aşk ve vuslat hayali kaplar. İnsan talibinin aşk mucizesiyle olan alakasını her zaman duyarlar. Bu zamanların şairleri de, mahrem duygularını ve sevgilerini uzun uzun söylerler. Fakat onlar aşklarını anlatırken bile klasik kalmayı bilir, yani her türlü şahsi hayat şartlarından tecerrüt etmiş en şümullü bir beşer talihi içinde, ebediyet boyu gelip geçmiş mevsimlerin, bütün günler ve gecelerin, daha da geçecek zaman ile başkalarının da iştirak edecekleri hisleri dile getirirler. Bu zamanların şairleri, hayatın gündelik icaplarının değil, bütün zamanlara ait beşeri hislerin, aşkların kâtipleri olur ve mısraları da, birer darbımesel gibi, nesilden nesle geçerek duyulur.
Bu zamanların şairlerinin aşk bahsinde bir görenekleri, muayyen mazmunları, cevaz verilmiş mevzuları vardır. Birçok şairler aşktan bahsederken maddi hislerini manen fikirlerle o kadar karıştırırlar ki bunların cismani ve ruhi iptilaları müşterek bir varlık gibidir ve o kadar gayr-i vazıhtırlardır ki, bir mazmun ile ifade edilen bu aşkın cinsiyeti bile çok defa tamamen belirmez. Hatta maşuk kelimesi de bazan tasavvufi manasıyla kabul edilmiş olur. Bu zaman şairlerinin biri:
''Sufi mecaz anladı yara mahabbetim,
Âlemde kimse bilmedi gitti hakikatim!" diyor.
Bu şairler, bütün hususiyetlerine, yaşadıkları devir farklarına, şahsi şivelerine, zati seslerine rağmen, birbirlerine daima biraz akrabadırlar.