Yazar | : | Nurullah Ataç |
Yayın Tarihi | : | Mart, 1954 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 128 |
Ölçü | : | 11,5 x 16,5 cm |
Yayınevi | : | Varlık Yayınları |
Günler akıp geçiyor, ancak bilinçsiz1iğe (şuursuzluğa) vergi bir yavuzlukla, ne bulurlarsa hepsine kıyarak, hepsini sürükleyerek günler akıp geçiyor. Dağıttıklarının, öldürdüklerinin yerine, bizi eğleyecek, şaşırtacak yenilikler mi getiriyorlar? Nerde!.. Yarattıklarının hepsi de birbirine benziyor, hepsi de eşi birbirinin. Bu yıl ağaçlarda gördüğümüz yapraklar, bıldır güzün sarartıp da yollara serdiği yapraklardan başka mı? Gene onlar dirilmiş, durmaksızın akan aylar ötesinden onlar gelmiş olmasın?.. Böyle bir umut gönlümüzde belirsizce kımıldansa bile çabucak sönüverir: bizim o yaprakları çiğnediğimizi, toz toprak ettiğimizi yok ettiğimizi unutmak elimizde midir? Evet, bu yaprak geçen yıl koparıp elimin ayasına döşediğim yaprağın eşi, bakıyorum da en ufak bir başkalık, bir ayrılık göremiyorum. Gene de kanmıyor içim: bu yaprağın başka bir yaprak olduğunu, geçen yılkinin çürüyüp gittiğini, onu bir daha göremeyeceğimi giderilmez, avunmaz bir üzünçle ta derinlerden söylüyor.
Nedir bu değişmezlik içindeki geçicilik? Nedir bu durasızlık içindeki benzerlik? Gün doğunca gözlerimiz yöremizde bilmediğimiz neler belirdi diye bakıyor, umudu boşa çıkıyor. Dün beğenip, sevip de doyamadıklarını arıyor, bulsa, görse bile doyduğunu, bıktığını, gönlünün onları gerçekten aramadığını anlıyor. Geçen günler, akıp geçen günler çevremizdekileri de, içimizdekileri de soldurup çökertiyor, yıkıyor da yenisini kurmuyor yerine...