Yazar | : | |
Yayın Tarihi | : | Aralık, 1989 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 78 |
Ölçü | : | 19 x 27,5 cm |
Yayınevi | : | Hil Yayın |
Bahsi Geçen | : | Ara Güler |
Bu yaratılan dünya seyredene yepyeni ufuklar açıyor. Sinemanın rejisör ve aktörleri -bir Gary Cooper, bir Antonioni, bir Hitchcock, bir Vittorio de Sica- bir karanlık odada, sizi elinizden tutup, dört köşe bir çerçevenin içinden, yani ekrandan alıp başka dünyalara götürüyor. Örneğin ben, dünyadaki birçok gerçeğin bende bu adamlar sayesinde yerleştiğini hissediyorum. Onun içindir ki, bir gazeteci olarak, bu yaratıcı adamların da fotoğraflarını çektim yıllarca. Onlar adeta benim kahramanlarım, benim eğiticilerim, yol göstericilerim oldu.
Bu kitaptaki sinemacılarım, yaşadığım dönemin yaratıcıları arasında sinemayla uğraşan kişilerdir. Bunlar gibi, yazarları, ressamları, kompozitörleri, bilim adamlarını, filozofları da çektim. Ama bu sadece bir portre olayıdır. Aslında fotoğraf, hiç kuşkusuz, çok daha başka bir şeydir ve çok daha önemlidir. Çünkü benim anladığım anlamda fotoğraf, yaşamın bir gerçeğini, örneğin Afrika'daki açlık sorununu, savaşları, insanların aktüel durumunu saptayıp tarihe mal etmektir. Fotoğraf gerçekçi bir olaydır, asla yalan konuşmaz. Konuşmak istese de konuşamaz. Ancak var olan bir şeyin resmi çekilebilir. Onun için fotoğraf imajinasyon değildir. Oysa sinema tamamen uydurmadır. Rejisör hayalindeki konuyu gerçekleştirir ve bunda da aktörleri ve kamerayı kullanır. Gerçekte öyle bir sahne yoktur. Her şey yeniden kurulup gerçekleştirilir; tiyatroda olduğu gibi. Dünyanın birçok yerinde her gece bir Hamlet ölür. Sinema dünyasında da her gece film kahramanları ölürler, mutlu, mutsuz olurlar. Oysa fotoğraf ta bir olay bir kere vardır. Oradaki adam bir kez ölür ve gerçekten ölür. Yine düşünüyorum da, keşke bir Marco Polo'nun, bir Evliya Çelebi'nin elinde de fotoğraf makinesi olsaydı da her gördüklerini saptayabilselerdi. Herhalde o zaman geçmiş dünyayı çok daha doğru ve çok daha gerçek bir biçimde tanıyabilirdik…