| Yazar | : | Orhan Türker |
| İsbn | : | 9789755703220 |
| Yayın Tarihi | : | Haziran, 2007 |
| Dil | : | Türkçe |
| Sayfa Sayısı | : | 70 |
| Ölçü | : | 17 x 24 cm |
| Yayınevi | : | Sel Yayıncılık |
Antigoni (Burgazadası) daha önce hikâyelerini anlattığımız Prinkipo (Büyükada) ve Halki (Heybeliada) ile karşılaştırıldığı zaman, onlara göre çok daha basit ve içine kapanık bir yaşama sahipti. Yaz aylarında yazlığa gelenlerle yaşanan üç dört aylık sosyal ve ekonomik canlılık, okulların açılması ile birlikte son bulurdu. Sonbaharla birlikte adanın yerleşik halkını yedi sekiz ay sürecek olan zorlu bir dönem beklerdi. Adalar ilçesinin merkezi olan Büyükada'nın devlet daireleri, okulları, otelleri, büyük çarşısı Burgazadası'nda yoktu. Burası İstanbul'un fethinden sonraki 500 yıl içinde de varlığını sürdüren ve kendi içine kapanık ekonomisi ile yaşamaya çalışan bir Rum köyü idi. Adada görev yapan Türk memur aileleri dışında, 1950'lere kadar yerleşik Türklerin parmakla sayılacak kadar az olmasının bunda önemli rolü vardı. Günlük hayatta ve ticarette halkın anadili olan Rumca resmi dil Türkçe' den fazla kullanılırdı.
Antigoni gözüpek ve Marmara denizini karış karış tanıyan Rum balıkçıları ile ün yapmıştı. O yıllarda musluklarından akarsu sisteminin bulunmadığı adada her gün evlere tenekelerle su taşıyan sakalar (veya sucular) başlı başına bir meslek grubu oluşturuyorlardı. Kış aylarında hemen hiç iş yapamayan ve yazın kazandıkları ile idare etmek zorunda olan arabacılar ve eşekçilerin dışında Rum bahçıvanlar adanın sınırlı topraklarında yaşamlarını sürdürebilmek için çiçek ve az da olsa sebze yetiştirirlerdi. Çarşı içinde ancak günlük temel ihtiyaçları karşılayacak olan bakkal, kasap, fırın, aktar, oduncu erkek berberi, kahvehane gibi sıradan dükkânlar vardı. Diğer adalar gibi çok sayıda otel ve büyük lokanta bulunmadığı için bu alanda ada halkı için fazla bir iş imkânı yoktu. O yıllarda insanların her gün İstanbul' a işe gidip gelmesi düşünülemeyecek kadar zor ve masraflı bir işti. Çok zorunlu bir iş olmadıkça insanlar adadan çıkmazlardı ve bu yüzden yıllarca İstanbul' a inmemiş insanlar vardı. Rum cemaati, kendi içindeki sorunları adada bulunan bir iki öğretmen ve papazın yardımı ile çözmeye çalışırdı...