Yazar | : | Francis Marion-Crawford |
İsbn | : | 9789944880954 |
Yayın Tarihi | : | Haziran, 2007 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 84 |
Ölçü | : | 13 x 19,5 cm |
Yayınevi | : | T. İş Bankası Kültür Yayınları |
1890'larda İstanbul, yayınlandığı dönemde ilgi görmüş, ancak sonradan yazarının ve çizerinin diğer eserlerinin arasında gözden kaybolmuş sıra dışı bir eser. Francis Marion-Crawford'un metni ve Edwin Lord Weeks'in çizimleri ABD'de dönemin popüler dergilerinden Scribner's Magazine'de Aralık 1893 ve Ocak 1894'te iki bölüm halinde yayınlanmış, bundan kısa süre sonra da kitaplaştırılmıştı.
Metin de, resimler de İstanbul'u betimleyen çağdaşlarından önemli derecede farklılıklar gösterir. Hem Crawford, hem Weeks o dönemlerde ABD ve Avrupa'da yayımlanan İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu konulu anı ve seyahatnamelerde yaygın görülen klişelerden büyük ölçüde uzak durmayı tercih etmişlerdi. İstanbul'la ilgili metinler genellikle şehrin Helen, Roma ve Bizans dönemlerine bolca yer verir; büyük anıtlar ile saray, harem ve konak yaşamına dair kulaktan dolma spekülatif -ve de egzotik- bilgilerle örülürdü. Çizimlerde de benzer bir tercih söz konusuydu: Saraylar, camiler, Kapalıçarşı, harem ve kadınlar -herhalde talep de gördükleri için- bu tür eserlerde bolca boy gösterirdi.
Yazarın ve çizerin bu konudaki farklı tutumları ise bir tesadüften kaynaklanmıyordu. Her ikisi de döneminin öncü sanatçıları arasında yer alıyordu. Crawford (1854-1909) varlıklı bir ABD'li ailenin çocuğu olarak İtalya'da doğmuş ve yaşamının büyük bölümünü orada geçirmişti. İtalyan ve Doğu Akdeniz kültürlerine pek çok entelektüelle kıyaslanmayacak düzeyde hâkimdi. Sözgelimi Siciiyalı mafya ailelerini konu alan Saracinesca dörtlernesiyle (Saracinesca-1887, Sant' Ilario-1889, Don Orsino-1892, ve Corleone-1896) mafya olgusunun Batı edebiyatına ve sanatına girişini sağlayan oydu. Weeks'de (1849-1903) benzer biçimde, ABD'de doğmuş ve temel eğitimini orada almış, ancak ressam olmaya karar verdiğinde, 1870'lerin başında Paris'e gelerek dönemin önde gelen oryantalist ressamlarından Gerome'un atölyesinde çalışmış, üstelik pek çok oryantalist ressamdan farklı olarak eserlerini bizzat gözlemleyerek çizmeyi tercih etmişti. Bunun için uzun süre Fas'ta bulunarak Batılıların pek giremediği yerlere de girerek ilk çarpıcı eserlerini vermişti...