ANLAŞILMAZ BEŞ GÜNÜ SAİT FAİK "Hotel de l'Ocean"ın döner kapısından girdiği sırada rastlantı bu ya, otelin holünde idim. Elinde küçük bir valiz, başında yana kaymış bir kasket vardı. Öyle bitkin bir durumdaydı ki, kendisini görünce, çok kısa bir şaşkınlık anı geçirdiğimi unutamam. Yurt dışındaki karşılaşmalarda pek doğal olan bir özlemle kucaklaştık. "Hayrola, nereden çıktın böyle?" diye, merakla sordum. O sabah İstanbul'dan uçağa bindiğini ve işte hava kararırken Paris'e geldiğini, kısaca anlatıverdi. Benim adresimi almış yola çıkmadan. Oteli kolaylıkla bulmuş. Her tümcesinin sonunda, uçak yolculuğunun olağanüstü güzelliğini vurguluyor, böyle görkemli bir geziyi daha önce denememiş olmasına hayıflanıyordu. Otel yazmanına pasaportunu verdik. Kadın önündeki kâğıdın ad ve soyadı bölümünü doldururken: "Sait Faik Abasıyanık." dedim. Telaşla atıldı: "Dur yahu! Ne yapıyorsun? Sen benim asıl adımın Mehmet Sait olduğunu bilmiyor musun?" Doğrusu bilmiyordum. Nüfus kütüğüne Mehmet Sait adıyla kayıtlı olduğunu o gün orda öğrendim. Sait'i odasına çıkardım. Doktor arkadaşı Fikret Ürgüp salık verdi diye, uçağa binmeden birkaç Aktedron yutmuş. Doğal olarak da, yol boyunca gözünü yummamış. Asabı müthiş bozuk…

---