45 yıl... İnsan, bu denli uzun bir süreyi, çok hareketli bir meslek olan gazetecilikle geçirir ve her gün değişik olayları izlerse, yaşamı bazen cennete, bazen de cehenneme dönüşür. Fransa Cumhurbaşkanı'nın, Paris'teki Elysée Sarayı'na davet ettiği ilk Türk gazeteci si olduğunuzda, Mareşal Tito gibi yüzyılımıza damgasını vurmuş liderlerden biriyle görüşürken veya Sophia Loren gibi ünlü bir sinema yıldızı ile yatak odasında röportaj yaparken cennette sayılırsınız. Buna karşın, ölümü göze alıp binbir tehlikelerle dolu olan Amazon'da "kelle avcıları" arasına girebilir, ecelinize meydan okuyarak 1954 yıllarının aşılmaz "Demirperde"sini geçebilirseniz, cehennemdesiniz demektir. Cennet de, cehennem de gazetecinin sürprizlerle dolu güncel birer parçasıdır. Mesleği çekici ve doyumsuz kılan da, bir saat sarkacı gibi bu iki uç arasında gidip gelebilme olasılığıdır zaten. Dünyamızın tatlı ve acı gerçeklerini okuyucularına yansıtma isteğiyle çalışan bir gazetecinin görevi, cennet ve cehennemin kapılarını tüm güçlüklere karşın biraz olsun aralayabilmektir. Çeşitli gazetelerde yayınlanan yazılarımdan seçerek hazırladığım bu kitap, sizleri bazı sayfalarında cennete, bazı sayfalarında da cehenneme götürecek.

---