Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar İstanbul'un başkentliği HIRİSTİYAN DOĞU ROMA ve MÜSLÜMAN OSMANLI TÜRK İmparatorluğu ile başlayıp bitmiştir. Kentimizde kurulan ilk imparatorluğa Fransız ansiklopedicileri uyduruk" Byzance: Bizans" adını takmışlardır. İlk Hıristiyan Doğu Roma İmparatoru I. Konstantinos'un kurduğu "Nova Roma: Yeni Roma" başkenti, kendi adıyla" Konstantinopolis " diye anılmasına rağmen; Batı yazınında "Byzance"a dönüştürülmüştür. Bizans, hem imparatorluğun, hem de başkentin adı olmuştur. Batılıların dilinde Osmanlı Türklerine "OTHMAN veya OTTOMAN " denmiştir. Son başkentleri İstanbul adını doğru dürüst söyleyip yazamamışlardır. Tanzimat dönemi lövanten ve lövantenlerinin etkisiyle, bazı Batılılar, İstanbul'a "Stamboul" ve İstanbullulara "Stambouliotes" demeye başlamışlardır. Son yıllarda yurdumuzda gerçekleştirilen bilimsel arkeolojik araştırmalar bizi tarih öncesi (préhistorique) bulgulara götürmüştür. İstanbul'un Küçükçekmece Gölü kıyısındaki Yarımburgaz Mağarası'nda yontmataş (paleolitik), Kadıköy'ün Fikir Tepesi'nde bakır (kalkolitik) çağa inilmiştir. Eğitim ve öğretimdeki bellek yanlışlarını düzeltmek için 1988'de yayınladığımız etimologya, kronologya ve ökologya kapsamlı İSTANBUL PALAVRASI adlı derlemeyi yurt dışında okuyan Müzikolog bir dostumuz bize "İstanbulolog" tanımını yakıştırmıştır. Kendisine teşekkür ederim. Böyle bir yüreklendirme, İstanbul'la ilgilenerek olumlu yapıtlar vermiş nice değerli yazarı anmamıza neden olmuştur. Bize belde sevgisini ve belde bilgisini aşılayan baba dostumuz İstanbul Mektupçusu Osman Nuri Ergin'i hemen aklımıza getirmiştir. Evet, yazıya dökülen sözlerin taşıyıcısı "Mektupçu" olur da; İstanbul âşıkları "İstanbulcu" olmaz mı? Kentimizin bilimsel geçmişine ve geleceğine kendilerini adayarak tanıtım çabalarını sürdürenleri saygıyla anıyor, sabırlı okurlarımı bir İstanbulcu olarak selamlıyorum.

---