İstanbul, eşsiz tabii güzelliği, jeopolitik, siyasi, iktisadi, dini-ve kültürel konumu ile dünyada müstesna bir mevkie sahiptir. Tarihin her döneminde büyük fatihlerin ideallerindeki Büyük Dünya Devleti'ne en uygun başkent olarak görülmüştür. 29 defa muhasara edilmesi, O'nun dünyanın en önemli merkezlerinden biri olarak kabul edilmesindendir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şehrin fethini müjdelemesi, fatihini övmesi, hem şehrin önemini hem de İslam'ın dünya hâkimiyeti anlayışını ortaya koymaktadır. Fatih Sultan Mehmed kurmak istediği Büyük Dünya Devleti'nin merkezi olarak kabul ettiği İstanbul'u 29 Mayıs 1453 Salı günü fethederek, Fethin sembolü Ayasofya'nın kıyamete kadar cami olarak kullanılmasını vasiyet etti. İstanbul'un fethi, sıradan bir şehrin fethi veya sadece bin yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun fethi değildir. Hem dünya hem de İslam tarihinin en mühim olaylarındandır. Fatih İstanbul'u alarak öncelikle kurmayı he-deflediği Büyük Dünya Devleti'nin merkezini belirlemiştir. Hristiyanlığın Roma'dan sonra en önemli, Ortodoksların da dini: merkezi olan şehri alarak Batı'ya en büyük darbelerden birini indirmiştir. Batılıların, İstanbul'un fethini çağ açıp çağ kapayan bir olay kabul etmeleri, fethin dünya tarihi içerisindeki yerini gösterir. İstanbul'un fethiyle peygamberi bir müjde ve mucize gerçekleşmiş, aynı zamanda evlatlarından İstanbul'un fethini isteyen Osman Gazi'nin vasiyeti de yerine getirilmiştir. Osmanlı Devleti, kuruluş safhasını tamamlamış, yükseliş dönemine girmiştir. Bir cihan devleti olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye başlamış, fetihten 76 sene sonra Viyana kapılarına kadar dayanmıştır. İstanbul'un fethinden sonra Hristiyanlığın son büyük kalesi Roma, Osmanlı askerlerinin Kızıl Elması haline gelmiştir. İstanbul'un fethi, inanan, hedefini belirleyen gerekli hazırlıkları yapan, aşk, şevk, vecd, fetih heyecanı ve cihad şuuruyla yola çıkan lider ve kadrosunun neler başarabileceğinin en güzel misallerindendir.

---