Yazar | : | Süheyl Gürbaşkan |
Yayın Tarihi | : | Temmuz, 1980 |
Dil | : | Türkçe |
Sayfa Sayısı | : | 239 |
Ölçü | : | 12,5 x 19 cm |
Yayınevi | : | İstanbul Reklam Yayınları |
Süheyl Gürbaşkan'la birlikte, ikinci kez okuyucu önüne çıkıyoruz. İlkinde, karşılıklı konuşmuş; sorularıma verdiği yanıtlardan Rubikon adlı kitabı oluşturmuştuk. Bunda, karşılıklı konuşmadık; yazıştık. Soruları soran gene ben oldum, yanıtlayan da Süheyl...
Süheyl'in acayip bir huyu var! Reklam üzerine çok şey biliyor; fakat sormazsan söylemiyor! Kuyudan su çeker gibi, illa birinin çıkrığı çevirip o bilgileri dışarıya taşımasını bekliyor! Bildiklerini kıskandığından, kendine saklamak istediğinden yapmıyor bunu kuşkusuz. Dedim ya, huyu öyle... Anlatmaya can attığı konuları, çevresindekilere usanmadan, üşenmeden dağıttığı bilgileri, kalemi eline alıp yazmayı bilgiçlik taslamak mı sayıyor nedir? Ben, reklamı konu alan yayınların gereğine inandığım için, bu verimli kuyudan her fırsatta yararlanmaya çalışıyorum. Bu kitapta, Süheyl Gürbaşkan'ın bana yazdığı on yedi mektubu okuyacaksınız. Mektup sayısının on yedi oluşu, belli bir niyeti belirtmiyor. İsviçre'de bulunduğu sürece bu kadar yazmış. Orada daha uzun süre kalmış olsaydı, mektuplar da belki yirmi yediyi, otuz yediyi bulabilirdi. Kitaba, mektuplardan başka bir şey eklemek istemediğimizden ve belli bir konudan yola çıkmadığımızdan, okuyunca göreceksiniz; mektuplar bitince laf da kendiliğinden noktalanmış oldu.
Benim Süheyl'e yazdıklarımı, hem kuyuya sallandırılmış birer bakraç saydığımdan, hem de kitabı kabartmamış olmak için (alıntılar dışında.) aynen yayınlamaya gerek görmedim. Karşılıklı ele aldığımız ya da benim değinmesini istediğim konularla ilgili sorular, Süheyl'in verdiği cevaplarda zaten kendini belli edecektir.
Rubikon'da olduğu gibi, bu çalışmamızda da ders kitabı katılığına düşmemeye özen gösterdik. İşi reklamcılık olsun olmasın; reklamcıya işi düşsün düşmesin, herkes bu kitaptan yararlansın, dünyaya bir başka pencereden baksın istedik.
Süheyl de, ben de, Türkiye'de reklamın yeterince bilinmediği, reklamcının tanınmadığı kanısındayız. Ve özellikle reklam verenin, reklamı çok iyi bilmesi gerektiğine inanmaktayız...
Vural Sözer