İnsanlığın tarih boyunca maruz kaldığı en büyük risk ve tehlikelerden birisi de afetlerdir. Afetler hayatın olağan akışını kesintiye uğratmakta, sosyal ve ekonomik kayıplara ve çevre tahribatına sebep olmaktadır. Ülkemizde can kaybına ve büyük maddi hasara yol açan afetlerle sık sık karşılaşılmaktadır. Afet tehlikesi açısından hassas bir coğrafyada bulunuyoruz. Deprem, heyelan ve sel karşılaşılan afetlerin başında gelmektedir. Ülke topraklarının % 66'sı 1. ve 2. derece deprem kuşağında yer almaktadır. Meydana gelen depremler binlerce can kaybına sebep olduğu gibi, ulusal ekonomiyi etkileyecek boyutta maddi hasara yol açmaktadır. Maruz kalınan afetlerin birçoğu ise insan kaynaklıdır. Yanlış kent planlaması, çarpık kentleşme, şehirlerde artan nüfusun riskli bölgeleri kullanır hale gelmesi, kanun ve yönetmelik eksikliği ve yetersiz uygulamalar, yoksulluk, gerek toplumun gerekse kurumların afete karşı hazırlıksız olması, ormanların tahribi vb. sebepler afetleri artırmakta, hasarın boyutunu büyütmektedir. Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen kuraklık, çölleşme ve aşırı kışlar da toplumu afet sarmalının içine çekmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesi doğal afetler açısından tam güvenli değildir. Ne var ki, her yıl doğal afetler nedeniyle ölümlerin tahmini % 97'si gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmektedir. Yoksulluk ve ekonomik yetersizliğe bağlı olarak riski azaltıcı önlemlerin alınmaması afetin boyutunu artırmaktadır. Japonya'da 7 şiddetinde bir deprem sadece on-on beş dakikalık bir telaşla atlatılırken, bir başka ülkede binlerce can kaybına sebep olmaktadır. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile afetlerin sebep olduğu kayıplar arasında yakın bir ilişki vardır…

---