Müslümanları İstanbul’un fethine teşvik eden yedi hadîs-i şerif vardır: Ayasofya nın ve Fatih Camii’nin şadırvan kapıları üzerinde oldukça sanatkârane işlenmiş olan hadîs şudur: “Konstantiniyye elbet feth olunacaktır. Onu feth eden kumandan, ne güzel kumandan, feth eden asker, ne güzel askerdir. ”
Hazreti Muhammed (s.a.v) İstanbul’un karadan ve denizden fethedileceğini de müjdelemişti; “Bir taraf karaya, diğer taraf denize bakan bir memleket vardır işittiniz mi? Kıyamet kopmaz, tâ ki İslâm’dan 70.000 asker tekbirlerle Lâ ilahe illâllah ve Allahû ekber diyerek o şehre gaza edip fethetmedikçe”, buyurmuştur.
XVI. Yüzyılda İstanbul’da yaşayan Viyana Sefiri Ogier Ghiselin de Busbecq; “Allah sanki İstanbul’u dünyanın payitahtı olmak üzere yaratmıştır.” demiştir. Bu söz İstanbul üzerine söylenmiş övgülerin ne ilki ne de sonuncusu idi.
Geçmiş zamanlarda özellikle XX. Yüzyılda yapılan Osmanlı araştırmalarında ağırlıklı olarak Osmanlı İmparatorluğunun siyasi yapısı üzerinde durulduğu, kültürel yönlerinin ise daha az dikkate alındığı görülmektedir. Bu eksikliğin giderilmesi özellikle seyahatname, mektup ve hâtıra türü eserlere önem verilmesini zaruri kılmaktadır.
Seyahat etme arzusu her zaman için insanların ilgisini çekmiştir. Yeni yerler görmek, yeni insanları ve kültürleri tanımak düşüncesi pek çok kimsenin uzun ve meşakkatli yolculuklara çıkmasının nedenlerini oluşturmuştur. Geçmiş zamanlarda en çok merak edilen toplumların başında Osmanlı ülkesi ve insanları gelmiştir... 

---